Yayımlarımız

COVID-19 SALGINININ SÖZLEŞMELERE ETKİSİ İFA İMKANSIZLIĞI-İFA GÜÇLÜĞÜ-UYARLAMA

covid_19_mucbir_sebep_ve_sozlesmelere_etkisi_h436027_891c3

COVID-19 SALGINININ SÖZLEŞMELERE ETKİSİ 

İFA İMKANSIZLIĞI-İFA GÜÇLÜĞÜ-UYARLAMA 

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkisini gösteren Covid-19 salgını gündelik yaşam ve ekonomiyi oldukça kötü etkilediği gibi sözleşmelere de sirayet etmiş durumdadır. Bu yazı ile Covid-19 salgınının sözleşmelere olan etkisi, ifa imkânsızlığı, ifa güçlüğü ve sözleşmenin uyarlanması hakkında bilgi verilecektir. Söz konusu salgının sözleşmeler bakımından birçok uyuşmazlığı da beraberinde getireceği muhakkak olup, uyuşmazlıkların çözümü noktasında henüz bir birlik sağlanmamış olduğundan uygulama ve içtihat ile şekilleneceği aşikârdır.

1-Tam İfa İmkânsızlığı:

TBK’nun 136. Maddesi uyarınca borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erecektir. Ayrıca imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder.

Ancak borçlunun tam ifa imkânsızlığı hükmünden faydalanabilmesi için iyi niyet gerekçesine dayalı olarak ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmesi ve zararın artmaması için gerekli önlemleri alması gerekmektedir. Aksi halde gecikme sebebiyle doğacak zararları gidermekle yükümlü olacaktır.

Örneğin taraflar arasında bir satım sözleşmesi kurulmuş ve mücbir sebep nedeniyle satışa konu ürünün teslimi imkânsız hale gelmiş ise satıcı ilgili ürünü teslim etme borcundan kurtulacağı gibi alıcı da satışa konu ürünün bedelini ödeme borcundan kurtulacaktır. Eğer alıcı tarafından satışa konu ürünün bedeli ödenmiş ise TBK 136. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca bu bedel satıcı tarafından alıcıya iade edilecektir.

2-Kısmi İfa İmkânsızlığı:

TBK’nun 137. Maddesine göre “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.”

İmkânsızlığın kısmi boyutta kaldığı durumda ifanın kısmen imkânsızlaşma haline ilişkin olarak borçlunun, borcun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulacağı düzenlenmiştir. Fakat bu durumda söz konusu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılıyorsa, borcun tamamı sona erecektir.

Ayrıca; karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilecektir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda ise tam imkânsızlık hükümleri uygulanacaktır.

3-Aşırı İfa Güçlüğü:

Sözleşmeye bağlılık ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, işlem temelinin çökmesine ilişkin olan ve imkânsızlık kavramından farklı olan aşırı ifa güçlüğüne TBK 138. Maddesi’nde yer verilmiştir.

TBK’nun 138. Maddesi: “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.”

Dürüstlük kuralları ve iyi niyet prensipleri çerçevesinde Korona virüs salgını dolayısıyla borçludan ifa talebinde bulunulması dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil edecek nitelikte olmalıdır.

3.1-Sözleşmenin Yeni Koşullara Göre Uyarlanması İstenebilir:

Bu hak yalnızca mahkemeye başvurularak dava yolu ile kullanılır. Risk paylaşımı dengesinin yeniden yapılmasının uygun olduğu durumlarda borçlu, hâkimden uyarlama talep edecek, ancak sözleşmenin uyarlanması mümkün değil ise fesih hakkını kullanabilecektir. Hâkim, somut olayı kendiliğinden araştıracak, uyarlama mümkün ise yöntem ve miktarı yine serbestçe belirleyecektir. Bunun tespitinde tarafların arasındaki çıkar dengesine dikkat etmelidir.

3.2-Sözleşmenin Uyarlanması Mümkün Değil ise Sözleşmenin Niteliğine Göre Dönme veya Fesih Hakkı Kullanılabilir:

Taraflar arasında sürekli olmayan bir borç ilişkisi mevcut ise dönme; sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşme mevcut ise TBK m.138/1’in son cümlesinde belirtildiği gibi fesih söz konusu olacaktır. Sözleşmeden dönmenin mahkeme dışı bir beyan ile de gerçekleşmesi mümkün gözükse de, uyuşmazlık mahkemeye taşındığında hâkimin bakacağı ilk müessese uyarlama olacaktır. Uyarlama mümkün ise dönme geçersiz sayılacaktır.

Sözleşmenin Uyarlanmasının Şartları:

TBK madde 138 uyarınca sözleşmenin değişen koşullara uyarlanmasının şartları aşağıdaki şekildedir;

  • Sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ortaya çıkmış olmalıdır.
  • Bu durum borçludan kaynaklanmamış olmalıdır.
  • Bu durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olmalıdır.
  • Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.

COVİD- 19 SALGINININ ÖZEL OKULLAR BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Salgın hastalığın mücbir sebep olarak kabul edilmesi ve bunun sonucu olarak taraflar bakımından ifa imkânsızlığı veya aşırı ifa güçlüğü gibi sonuçlar doğurduğunun tespiti için hastalığın her bir somut olay bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Somut olay bakımından salgın hastalık ifayı imkânsız hale getirmiyor veya aşırı ifa güçlüğü doğurmuyor ise bu noktada mücbir sebepten söz edilemeyecektir.

Bilindiği üzere Covid-19 hastalığının yayılmasını önlemek amacıyla birçok tedbir alınmıştır. Bunlardan biri de eğitim kurumlarının öncelikle tatil edilmesi ve ardından kurumlarda uzaktan eğitime geçilmesidir.

Uzaktan eğitime geçilmesi özel eğitim kurumlarına ödeme yapılıp yapılmayacağı ve eğer yapılmışsa bu ödemelerin iade edilip edilmeyeceği sorularını gündeme getirmektedir.

Bu noktada özel okullar ile ana okulları, kreşler ya da özel rehabilitasyon merkezleri gibi uzaktan eğitim hizmeti vermeye elverişli olmayan kurumlar bakımından ayrı ayrı değerlendirme yapmak gerekmektedir. Covid-19 sebebiyle alınan tedbirler çerçevesinde tatil edilen ancak “uzaktan eğitim hizmeti” veremeyen kurumlar sözleşme ile yüklenmiş olduğu edimi ifa edememektedir. Yukarıda bahsedildiği üzere Türk Borçlar Kanununun 136. Maddesinde sözleşme kapsamındaki tüm yükümlülüklerin yerine getirilmesi borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa borçlunun o yükümlülüklerini yerine getirmekten kurtulacağı hüküm altına alınmıştır.  Bu durumda çalışma yapısı itibariyle ana okulları, kreşler ya da özel rehabilitasyon merkezleri gibi uzaktan eğitim hizmeti veremeyen, vermesi mümkün olmayan kurumların sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini alınan önlemler sonucunda ifa edemediğinin kabul edilmesi ve bunun sonucu olarak ifanın imkansızlaştığının kabulü yerinde bir yaklaşım olacaktır. Bu durumda eğitimin virüs salgını nedeniyle kesintiye uğradığı tarih itibari ile hizmet alan konumunda olan vatandaşlar tarafından ücret ödenmediği takdirde temerrüde düşmeleri söz konusu olmayacağı gibi eğitim ve ek hizmetlere ilişkin ön ödeme yapılmışsa bu ödemelerin de iadesi talep edilebilecektir.

Eğitime online olarak uzaktan eğitim sistemi ile devam etmekte olan okullar yönüyle durumu değerlendirecek olursak, belirtmek gerekir ki bu durumda okullar kısmen hizmet verebilmekte, sözleşme ile taahhüt etmiş olduğu yüz yüze eğitim ve başkaca ek hizmetler gibi edimlerin bir kısmını ifa edememektedir. Okullar tarafından mücbir sebep nedeniyle sözleşme ile taahhüt edilen yüz yüze eğitim ve ek hizmetler sağlanamamakta, okulun fiziki ve sosyal imkânları öğrenciler tarafından kullanılamamaktadır. Ayrıca verilen online eğitimler ile sözleşmede taahhüt edilen dersler ve içeriklerin aynı olmadığı da bir gerçektir. Bu durumda uzaktan eğitim veren kurumların durumunun TBK md 137 kapsamında kısmi ifa imkânsızlığı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

TBK md 137 ile borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşması halinde borçlunun,  borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulacağı hüküm altına alınmıştır. Maddenin 2. Fıkrasında da karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcunun kısmen imkânsızlaşması ve alacaklının kısmi ifaya razı olması halinde, karşı edimin de o oranda ifa edileceği düzenlenmiştir. İşbu kanun hükmü gereğince tarafların karşılıklı olarak anlaşması halinde kurumların ancak sözleşme ile üstlenmiş oldukları edimlerden yalnızca ifa edebildikleri edimleri için ücrete hak kazanabileceği,  ifa edemedikleri  hizmetlere ilişkin ise herhangi bir ücret talep edemeyecekleri sonucuna ulaşmak gerekecektir. Aynı zamanda önceden yapılan yemek, servis ve yurt gibi hizmetlere ilişkin ödemelerin de iade edilmesi gerekeceği sonucuna varılacaktır. Zira verilmeyen bir hizmetin ücretinin alınması kurumun sebepsiz zenginleşmesine yol açacaktır.

Uzaktan Eğitim Verilen Döneme İlişkin Olarak Ödenmiş Olan Ücretler Ne Olacak?

TBK Md. 138 gereğince sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durumun mevcudiyeti halinde tarafların hâkimden sözleşmenin değişen koşullara göre uyarlanmasının istenebileceği hüküm altına alınmıştır. Sözleşmede taahhüt edilen yüz yüze eğitim verilemediğinden ve bunun yanı sıra okulun fiziki ve sosyal imkânları kullanılamadığından vatandaşlar uzaktan eğitim verilen dönem ücretleri için TBK. Md 138 gereğince sözleşmenin değişen şartlara göre uyarlanmasını ve ücretlerde indirim yapılmasını talep edebilecekleri unutulmamalıdır. Bu nedenle hukuken belirli bir ödemenin belirlenerek velilere geri ödenmesi veya gelecek yıl buna ilişkin bir iyileştirme, indirim ya da yapılandırma yapılması gereklidir.

Online eğitimle birlikte okullar tarafından yemek ve servis hizmetleri de verilemeyecektir. Dolayısıyla uzaktan eğitime geçilen dönemde önceden ödenmiş olan yemek ve servis hizmetine ilişkin ücretlerin iadesi gerekeceği şüphesizdir. Zira ifa edilemeyen hizmetlere ilişkin okullar ücrete hak kazanamayacaktır. Aksinin kabulü daha önce de ifade ettiğimiz üzere sebepsiz zenginleşme olarak değerlendirilmelidir.

COVID-19 SALGINININ PAKET TUR SÖZLEŞMELERİNE ETKİSİ BAKIMINDAN DEĞERLENDİRME

Salgının tüm dünyaya yayılması ve seyahatin durması nedeniyle paket tur sözleşmeleri bakımından da bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

Paket Tur Sözleşmeleri Yönetmeliği madde 16/4 uyarınca “Katılımcının gerekli tüm özeni göstermesine rağmen öngöremediği ve engelleyemediği bir durum veya mücbir sebep nedeniyle paket turun başlamasına otuz günden daha az bir süre kala fesih bildiriminde bulunması halinde, ödenmesi zorunlu vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar ile üçüncü kişilere ödenip belgelendirilebilen ve iadesi mümkün olmayan bedeller hariç olmak üzere, herhangi bir kesinti yapılmaksızın katılımcının ödemiş olduğu bedel kendisine iade edilir.”

Katılımcının Covid-19 salgını nedeniyle paket turun başlamasına otuz günden daha az bir süre kala fesih bildiriminde bulunması halinde, ödenmesi zorunlu vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar ile üçüncü kişilere ödenip belgelendirilebilen ve iadesi mümkün olmayan bedeller hariç olmak üzere, herhangi bir kesinti yapılmaksızın katılımcının ödemiş olduğu bedel kendisine iade edilecektir.

Bedel iadelerinin, fesih bildiriminin paket tur düzenleyicisi veya aracısına ulaşmasından itibaren on dört gün içerisinde katılımcıya yapılması zorunludur. Aksi takdirde Tüketici Hakem Heyeti yahut Tüketici Mahkemeleri’nde söz konusu bedelin iadesi talep edilebilecektir.

Dikkat edilmesi gereken husus söz konusu fesih bildiriminin YAZILI olarak yapılması gerektiğidir. Telefonla ya da yüz yüze değil, kaydı ve ispatı mümkün olacak şekilde yazılı olarak fesih bildirimi yapılmalıdır.

Covid-19 salgınının sözleşmelere etkisi, sözleşmenin tarafları için mücbir sebep teşkil edip etmediğinin tespiti her olay, her sözleşme ilişkisi özelinde değerlendirilmelidir;

Örneğin, bir uçak bileti alan tüketicinin uçak seyahatini gerçekleştireceği ülkenin Corona virüsü nedeniyle hava sahasını kapatması ve ülkeye uçuşların tamamen durdurulması halinde havayolu şirketi açısından söz konusu uçuş yerine getirilemeyeceği için bu durum hem havayolu firması hem de tüketici açısından mücbir sebep olarak değerlendirilecek, havayolu firmasının uçuşu gerçekleştirme borcu, tüketicinin de uçak bileti bedelini ödeme yükümlülüğü sona erecektir.

Diğer bir örnek olarak, ülkede corona virüsünün görülmesi nedeniyle önlem amaçlı fuar, konser, gezi gibi toplu etkinliklerin iptal edilmesi durumunda örneğin konseri düzenleyecek organizatör, konserin gerçekleştirileceği işletme ve konsere gidecek tüketiciler için bu husus bir mücbir sebep teşkil edecek ve tarafların borçları sona erecektir. Tüketici eğer konser bileti satın almışsa ödediği ücret iade edilecek, konser verecek sanatçının da konser verme borcu yine mücbir sebep nedeniyle ortadan kalkacaktır.

Bir başka örnek olarak, yurtta kalan bir öğrenci, yurt yönetimi ile sözleşme ilişkisini sona erdirmeyip eğitime ara verilen süreçte de yurtta kalmayı tercih etmiş ise yurt idaresi öğrenciye tüm hizmetlerini eskisi gibi vermekle, öğrenci de kararlaştırılan bedeli ödemekle yükümlü olacaktır. Buna karşılık online eğitim nedeniyle evine dönen öğrencilerin yurda ödedikleri ücretlerin yurtta kalınmayan süre bakımından iade edilmesi, online eğitim devam ettiği sürece öğrenciden ücret talep edilmemesi gerekmektedir.

TBK md. 138 uygulaması ile ilgili bir örnek olarak ise tüketicilerin sosyal hayattan ve dolayısıyla kalabalıktan uzaklaşması, insanların “evde kal” çağrılarına uyması birçok işletmecinin, işyerlerinin ciro kayıplarına sebep olabilecektir. Fakat kiracının, kira sözleşmesi akdederken virüs salgınının baş göstereceğini bilmesi elbette kendisinden beklenebilecek bir olgu değildir. Ancak kira bedelinin ödenmemesi tahliye edilme riskini de beraberinde getirdiğinden kira bedelinin ihtirazi kayıtla ödenmesi ve akabinde uyarlama davası ikame edilmesi gündeme gelebilecektir.

Son olarak alınan tedbirler kapsamında, online alışverişler ve kargo firmaları için herhangi bir kısıtlama getirilmemiştir. Kargo firmaları çalışmakta ve teslimat yapabilmektedir. Bu nedenle internet üzerinden yapılan alışverişler için Covid-19 virüsü mücbir sebep teşkil etmeyecek, alıcı ürünlerin yahut hizmetin bedelini ödenme borcunu, satıcı da ürünleri teslim etme borcunu yerine getirmekle yükümlü olacaktır. Taraflar covid-19’u sebep gösterip sözleşmeden dönemeyeceklerdir.

Kısacası, Covid-19 salgının sözleşme taraflarınca mücbir sebep teşkil edip etmediği, salgının sözleşmelere olan etkisi her somut olay özelinde ayrı ayrı değerlendirilmeli ve hukuki yorum yapılmalıdır. 14.04.2020

Av. Mahur ÖZDARENDELİ