GİRİŞ
Boşanma davaları, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi genel sebebe dayalı olarak açılabileceği gibi; zina, hayata kast, pek kötü muamele, onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı gibi özel sebeplere dayalı olarak ya da terditli olarak açılabilir.
Şöyle ki, eğer genel ve özel sebeplere dayanılarak terditli dava açma yoluna gidilecekse, önce özel sebebe dayanılmalı, ardından genel sebep ileri sürülmelidir.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, özel boşanma sebebi varsa, genel sebebe dayalı hüküm kurulamaz:
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2014/17457 sayılı kararına göre,
“Karşı boşanma davası, Türk Medeni Kanununun yer alan “zina”, “onur kırıcı davranış”, “haysiyetsiz hayat sürme” ve “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” sebeplerine dayanmaktadır. Zina (MK. m. 161), eşlerden birinin diğerinin hayatına kast etmesi veya pek kötü davranması ya da ağır derece onur kırıcı davranışta bulunulması (MK. m. 162) ve Türk Medeni Kanununun düzenlenen terk, yasal koşullar gerçekleştiğinde başkaca hiçbir şey aranmaksızın mutlak olarak boşanmayı sağladığı için özel boşanma sebepleridir. Bu olaylar özel boşanma sebebi kabul edilmekle, evlilik birliğini derin ve onarılamaz bir şekilde sarstığı yasa koyucu tarafından baştan karine olarak kabul edilmiştir. Bu karine dolayısıyladır ki, ayrıca evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığı araştırılmamakta, olayların ispatlanması halinde (af veya dava hakkı düşmedikçe) boşanmaya karar verilmektedir. Bunlardan terk dışındaki yer alan ilk ikisi, aynı zamanda Türk Medeni Kanununun düzenlenen genel boşanma sebebini de oluşturur. Başka bir ifade ile zina, hayata kast, pek kötü davranma veya ağır derecede onur kırıcı davranışla karşılaşan eş, dilerse bu özel sebeplerden birine ya da bir kaçına, dilerse genel boşanma sebebine dayanarak boşanma davası açabileceği gibi, özel ve genel nitelikte sebeplerinden ikisine birlikte dayanak da boşanma talep edebilir. Bu son halde, kanundaki özel boşanma sebebi ispatlanmış ise, af veya dava hakkının düşmesi gibi bir durum da söz konusu değilse, özel sebebe dayanılarak boşanma kararı verilmek gerekir. Davacı-karşı davalı (koca)’nın; birden fazla kadınla cinsel ilişkide bulunduğu, bu kadınlarla yatlarda ve barlarda sık sık birlikte olduğu; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece de bu hususlar sabit kabul edilmiştir. Gerçekleşen bu eylemler “zina” niteliğindedir. Öyleyse, karşı boşanma davasının, kocanın sübut bulan zinası sebebiyle (TMK. m. 161) kabulü gerekirken, karşı davada da, sadece Türk Medeni Kanununun gereğince boşanma kararı verilmesi doğru olmamıştır.”
Özel boşanma sebeplerinden suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme ve akıl hastalığı durumlarında, durumun gerçekleştiğinin ispatı boşanma kararı verilmesi için yeterli değildir. Aynı zamanda, bu durum sonucu, diğer eş için ortak yaşamın çekilmez hale geldiğinin kanıtlanması gerekmektedir. Zina, hayata kast, pek kötü muamele, onur kırıcı davranış ve terk durumlarında ise ortak hayatın diğer eş için çekilmez hale gelmesi şartı aranmaz, bu olguların gerçekleştiğinin ispatı, boşanma kararı verilmesi için yeterlidir.
ZİNA SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI
TMK m 161’e göre: “ Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
- Zina, Türk Ceza Kanunu’na göre suç olmaktan çıkarıldıysa da, Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma sebebidir. Zina, eşlerden birinin, evlilik birliği devam ederken (taraflar ayrı yaşıyor olsalar dahi, evlilik birliği sürdüğünden sadakat yükümlülüğü devam etmektedir.) karşı cinsten biri ile bilerek ve isteyerek cinsel münasebette bulunmasıdır.
Ancak Boşanma davası açıldıktan sonra gerçekleşen sadakat yükümlülüğüne ilişkin vakıa ancak yeni bir davanın konusu olabilir, görülmekte olan davada dikkate alınmaz.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/20330 E. – 2015/9692 K.
“Boşanma davası tarihinden sonra gerçekleşen olayların mevcut dosyada dikkate alınmaması gerekir.
Davalının dava tarihinden sonra, üç ayrı erkekle çok sayıda telefon görüşmesinin olması boşanma davasının sonucuna etkili değildir.”
- Aynı cinsten biri ile cinsel münasebette bulunulması durumunda, zina sebebiyle değil, haysiyetsiz yaşam sürme ya da evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebeplerine dayanılarak boşanma davası açılabilecektir.
- Zina sebebine dayalı boşanma davası, eşin, zinayı öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde açılmalıdır. Ancak Yargıtay’a göre, zina devam ediyorsa 6 aylık süre işlemez.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/26168 E. – 2014/25672 K. :
“Mahkemece, davalı-davacı kadının en geç karşı dava dilekçesi tarihi itibariyle zina olgusunun öğrenilmiş olduğu, buna göre de, zina sebebine dayalı birleşen boşanma davasının 6 aylık hak düşürücü sürede açılmadığı kabul edilmiştir. Ancak kadının tanıkları kocanın başka kadınla yaşamaya devam ettiğini beyan etmişlerdir. Ayrıca kadın, kocanın birlikte yaşadığı kadından bir çocuğun doğduğuna ve kocanın tanıması nedeniyle nüfusa tescil edildiğine dair nüfus kayıtlarını sunmuştur.
Kadının tanıklarının beyanı ve kocanın evlilik dışı doğan çocuğun doğum tarihi nazara alındığında, kocanın zina eylemini sürdürdüğü ve çocuğun doğum tarihine göre birlikte yaşadığı kabul edilmelidir. Kadının zina sebebine dayalı boşanma davasının süresinde olup bu davanın da kabulü gerekir.”
- Affeden tarafın dava hakkı yoktur. Eğer zinadan sonra taraflar bir araya geldiyse ya da affedildiğine dair başkaca bir emare varsa (barışmaya çalışmak gibi) zinaya dayalı boşanma davası açılamaz.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/18110 E. – 2017/13527 K. :
“…erkeğin 2006 yılında Selin isimli kadınla yaşadığı birlikteliğin kadın tarafından affedilerek, evliliğe devam edildiği, affedilen olayların taraflara kusur olarak yüklenemeyeceğinin…”
- Zinanın varlığı için cinsel ilişki olması gerekmektedir. Mesajlaşmak, buluşmak gibi durumlar zinanın varlığına karine oluştursalar da ispat için yeterli değildir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2008/20278 E. – 2010/1423 K.
“Dosyada davacı-davalının zina yaptığına ilişkin yeterli kanıt bulunmamaktadır. Aynı iş yerinde çalışan bir başka erkekle telefonla görüşme, mesaj gönderme ve bu kişinin arabasına binmiş olma, zinaya delalet eden davranışlar niteliğinde değildir. Zina sübut bulmamıştır.”
- Zinanın kanıtlanması durumunda, kusurlu eşin katılma alacağının (artık değerdeki payının) hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya bu hakkın ortadan kaldırılmasına karar verilebilir. Yani zina durumunda, evlilik sırasında edinilmiş olan malların paylaşımının yarı yarıya olmaması, zina edenin aleyhine bir paylaşıma karar verilmesi mümkündür.
TMK madde 236/2 :
“Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.”
Bu sebeple, boşanma davası açılırken dayanılması gereken sebepler çok önemlidir. Zira, genel sebeplere dayalı olarak açılan bir boşanma davasında, ortada zina olsa dahi bu sebebe dayanılmadıysa, mal paylaşımında bu hükümden yararlanılamayacaktır. Hak kaybına uğranılmaması açısından, bir boşanma avukatı ile sürecin yürütülmesi lehe olacaktır.
SONUÇ
Zina yani aldatma, özel bir boşanma sebebi olduğundan, zinanın olduğu durumlarda genel boşanma sebebine dayalı karar verilemez. Ayrıca kesin boşanma sebebi olduğundan, varlığının ispatı halinde hakim boşanma kararı vermek zorundadır. Zina sebebiyle boşanma kararı verilmesi durumunda, zina edenin aleyhine olacak şekilde artık değerdeki pay oranı azaltılabilir ya da ortadan kaldırılabilir.
Av. Öykü TÜRKOĞLU