Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesinin 1.fıkrasına göre “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.”
Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için, taraflardan birinin talepte bulunması gerekir.
Talep olmazsa, hakim kendiliğinden yoksulluk nafakasına hükmedemez. Ancak bu talebin boşanma davası sırasında ileri sürülmesi zorunlu değildir. Boşanmadan sonra da ayrı bir dava ile talep edilebilir. Türk Medeni Kanunu m. 177’ye göre “Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.” Boşanmadan sonra nafaka davasının açılabileceği açıkça belirtilmiştir. Bu durumda, kesinleşen boşanma davasında belirlenmiş kusur oranları, nafaka davası için bağlayıcı nitelikte olacaktır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2013/16256 E. – 2014/919 K. sayılı kararı bu yöndedir:
“yoksulluk nafakası boşanmanın eki niteliğinde bir istek olduğundan boşanma kararı ve onun gerekçesiyle sıkı sıkıya bağlıdır. Kusur unsurunu tespit edecek olan hüküm, boşanmaya ilişkin karardır. Boşanmada kusur unsuru tespit edilmiş ise bu husus sonradan istenecek yoksulluk nafakası için kesin hüküm ve bunun sonucu olarak kesin delil oluşturur. Boşanma davası ile yoksulluk nafakası davası arasında hukuki sebep birliği yoksa da biri diğerinin eki olması itibariyle, aralarında sıkı sıkıya bağlı, biri olmadan diğerinin varlık kazanamayacağı sebep ve sonuç ilişkisi vardır. Onun için, boşanma davasıyla belirlenen kusurluluk unsuru nafaka davası için dahi kesin hüküm ve kesin delil oluşturur.”
Ancak, TMK m 178’e göre “Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanmanın kesinleşmenin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” bu talebin, boşanmanın kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde yapılması gerekmektedir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/16123 E -2017/15627 K. sayılı kararı:
“Yoksulluk nafakası boşanma davası içinde ve onun devamı sırasında boşanma ile ilgili hüküm kesinleşinceye kadar istenebileceği gibi boşanma davası sonuçlandıktan sonra harcı verilerek açılmış ayrı bir dava ile de istenebilir. Evliliğin boşanma sebebi ile sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. (TMK m.178) Yoksulluk nafakası, boşanma davası sonuçlandıktan sonra, bir yıllık süre içinde ayrı bir dava ile de istenebilir. “
Boşanma davası sırasında yoksulluk nafakasından açıkça feragat eden taraf, bir daha yoksulluk nafakası talep edemez.
Yargıtay 3. HD E. 2015/1220 2915/3087 K. Sayılı kararı:
“…bu dava sırasında davacı, davalıdan yoksulluk nafakası talep etmeyeceğini belirtmiş, mahkeme tarafından da bu beyana dayanılarak, yoksulluk nafakası konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı kadın, boşanma davası sırasında, hür ve serbest iradesi ile, yoksulluk nafakasından feragat etmiş bulunduğundan, artık bir daha, yoksulluk nafakası talep edemez.”
Yoksulluk nafakasını talep eden eşin kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerekir.
Talepte bulunan tarafın daha fazla kusurlu olması, boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek olsa dahi, lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesini engeller.
Hukuk Genel Kurulu 2017/1582 E. , 2018/792 K. “kadın eşin daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir. Hâl böyleyken, boşanmaya yol açan olaylarda ağır kusurlu olan davacı birleşen davalı (kadın) yararına TMK’nın 175 maddesi uyarınca yoksulluk nafakasına hükmedilemeyeceği gibi,”
Yargıtay’a göre, taraflar eşit kusurluysa, kadın eş lehine nafakaya hükmedilebilir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/14134 E.- 2013/27809 K. sayılı kararı:
“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. (TMK.m.175) Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı- karşı davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde, davacı-karşı davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.”
Nafaka talep eden eşin, boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek olması gerekir.
Nafaka talep eden eşin, başka bir geliri ya da servetinin bulunmaması yahut bu malların ya da gelirinin onu yoksulluktan kurtarmaması gerekmektedir.
Hükmedilecek olan nafaka, nafaka ödeyecek eşin maddi durumuna uygun olmalıdır.
Taraflar, yoksulluk nafakasını aralarında anlaşarak belirleyebilirler. Bu durumda, hakimin de onayı ile, belirlenen nafaka geçerli olur.
Nafaka, yükümlüsünün ödeme gücüne göre belirlenmelidir. Nafaka yükümlüsünün hiç ödeme gücü yoksa, yoksulluk nafakasına hükmedilemez.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/8977 E. – 2016/596 K. sayılı kararı:
“itirazının incelenmesine gelince: Davacı erkeğin yapılan ekonomik sosyal durum araştırmasında epilepsi hastası olup, yüzde doksan oranında çalışma kaybının bulunduğu ve çalışmadığı tutanağa bağlanmış ise de dosyaya sunulan SGK kayıt örneklerinde ise davacı erkeğin çalışma kayıtlarının bulunduğu, bir kısım tanık beyanlarında ise davacı erkeğin çalışmakta iken işten ayrıldığının beyan edildiği anlaşılmaktadır. Kendisi yoksul olan kişi yoksulluk nafakasıyla yükümlü tutulamaz. Bu sebeple davacı erkeğin çalışma durumu ve işten ayrılmış ise işten ayrılış nedeni de araştırılarak, sonucuna göre kadın lehine Türk Medeni Kanununun 175. maddesi uyarınca yoksulluk nafakası verilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken;…”
Aynı zamanda, nafaka yükümlüsünün maddi durumunun çok iyi olması da, ödenecek nafakanın yüksek miktarlı olmasını gerektirmez. Zira nafakanın amacı, talep eden kişiyi yoksulluğa düşmekten kurtarmaktır, o kişinin evlilik sırasındaki hayat standartlarının devamının temini değildir. Bu sebeple, nafaka talep eden kişinin zorunlu ihtiyaçlarının karşılanmasına yetecek kadar nafakaya hükmedilmelidir.
Nafakaya hükmedilirken, nafaka yükümlüsü eşin bakmakla yükümlü olduğu kişiler ve nafaka alacaklısı eşe -eğer varsa- ödeyeceği maddi ve manevi tazminat da göz önünde bulundurularak hakkaniyete uygun bir karar verilir.
Önceden çalışan eşin, kendi isteği ile işini bırakması durumunda yoksulluk nafakasına hükmedilmez.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/25786 E. – 2014/14717 K. sayılı kararı:
“Mahkemece, davacı kadının işsiz olduğu gerekçesi ile yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ise de; 05.10.2012 tarihli ekonomik ve sosyal durum araştırmasında davacı kadının, diyaliz hemşiresi olarak çalışırken istifa ettiği belirtilmiştir. Davacı kendi isteği ile işten ayrıldığına göre, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 175 madde koşulları davacı kadın lehine gerçekleşmemiştir. Davacı kadının, yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiştir.”
Yoksulluk nafakası süresizdir. Kural olarak taraflardan birinin ölümüne kadar devam eder.
Hakim, yoksulluk nafakasının toptan ya da irat (düzenli aralıklarla ) şeklinde ödenmesine karar verebilir. Ödeme biçimini hakim belirler. Ancak taraflar bu hususu da aralarında belirleyebilirler. Hakimin tarafların anlaştığı hususu onaylaması gerekmektedir.
İrat biçiminde ödenmesine karar verilen nafaka, taraflardan birinin ölümü ya da alacaklının yeniden evlenmesi ile kendiliğinden sona erer. Nafaka alacaklısının ölümü halinde, mirasçıları nafakayı talep edemezler ancak ölüm anına kadar muaccel olup ödenmemiş olan nafakanın talep edilmesi mümkündür.
Alacaklı taraf, evlilik birliği olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşarsa, yoksulluğu ortadan kalkarsa ya da haysiyetsiz yaşam sürerse, nafaka alacağı mahkeme kararı ile kaldırılabilir.
Nafaka, sermaye şeklinde ödendiyse, yukarıdaki sebeplerle sona ermesi yani geri alınması söz konusu değildir.
Yoksulluk nafakası, boşanma ilamının yahut nafaka davasının kesinleşmesinden itibaren geçerlidir.
Tarafların maddi durumunun değişmesi ya da hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılmasına ya da azaltılmasına karar verilebilir.
Sermaye şeklinde ödenmesine karar verilen nafakanın arttırılması ya da azaltılmasına karar verilemez.
Tarafların durumlarında olağanüstü bir değişme olmadıkça, nafakanın arttırılması TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranına göre arttırılması gerekmektedir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/4911 E. – 2015/13629 K. sayılı kararı:
“iradın artırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır.”
Sonuç
Yoksulluk nafakası, boşanma durumunda yoksulluğa düşecek olan tarafa, nafaka yükümlüsünün maddi durumuna uygun olarak hükmedilir. Nafaka yükümlüsünün hiç geliri yoksa, nafakaya hükmedilemeyeceği gibi, nafaka yükümlüsünün maddi durumunun çok iyi olması da nafakanın meblağının yüksek olacağı anlamına gelmez. Zira bu nafaka yalnızca yoksulluktan kurtarmayı amaçlamaktadır. Talep olmadan hükmedilmeyen bu nafakayı talep eden eşin, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerekmektedir.
Av. Öykü TÜRKOĞLU