TRAFİK KAZALARINDAN KAYNAKLI RÜCU DAVALARINDA SİGORTA SÖZLEŞMESİNİN TARAFI OLMAYAN SÜRÜCÜYE RÜCU EDİLEMEZ
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu sigortacıya, zarar gören üçüncü kişilere tazminat ödedikten sonra belli durumlarda kendi sigortalısına rücu edebilme imkânı tanımıştır. Diğer bir deyişle sigortalının üçüncü kişilere vermiş olduğu zararı sigortacı karşılarken, karşılamış olduğu zararı daha sonra ancak belirli durumlarda sigortalıya rücu ederek geri alma hakkı vermiştir.
Trafik kazaları sonrasında sigortacının sigortalıya karşı açtığı rücu davalarının dayanağını Karayolları Trafik Kanunu madde 95/2 oluşturmaktadır.
“Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir.”
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları B.4 bölümünde “Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı” başlığı altında da sigortacının sigortalıya rücu hakkı düzenlenmiştir.
Hem yasada hem de Genel Şartlarda açıkça belirtildiği üzere sigortacı belirli durumların varlığı halinde kendi sigortalısına rücu edebilecektir. Uygulamada sigortalının hem aracın sürücüsü hem de işleteni olduğu durumlarda bir sorun yaşanmamakta ise de sürücü ile araç işleteninin farklı kişiler olduğu durumlarda hukuki sorunlar gündeme gelebilmektedir.
Örnek vermek gerekirse;
İşleteninin B olduğu bir araç alkollü A’nın sevk ve idaresinde iken kazaya karışmış ve üçüncü kişiler zarara uğramıştır. A alkollü araç kullanarak kazaya sebebiyet verdiğinden tam kusurludur. Aracın trafik sigortası kaza sonrasında üçüncü kişilerin uğramış olduğu zararları karşılamıştır. Ardından sigorta şirketi Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları B.4-c düzenlemesi çerçevesinde A’nin alkollü araba kullanması sonucu kaza meydana geldiğinden rücu hakkını kullanmak üzere dava açmıştır. İşbu davada sigorta şirketi davalı olarak hem kendi sigortalısı araç işleteni B’yi hem de sürücü A’yı göstermiştir. Bu noktada bir hukuka aykırılık söz konusu olacaktır. Zira kanun yalnızca sigorta ettirene rücu edilmesine cevaz vermiştir. Sigortacının sigortalının aracını kullanan üçüncü kişiye karşı başlatmış olduğu olduğu icra takibi veya açmış olduğu davalarda husumet yokluğu ortaya çıkmakta, bu durumda da mahkemece sigortacının üçüncü kişiye karşı açmış olduğu dava mahkemece husumet yokluğundan reddedilmektedir.
“Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının, araç davalı sürücünün yönetiminde iken alkollü olarak 3. kişiye çarpması sonucu ölüme neden olması sebebiyle ödediği tazminatı, sigorta ettirenine (genel şartların 4/d maddesi gereğince) def’i hakkı sebebiyle rücu etmesi mümkünse de; akitten doğan bu rücu hakkını akit dışı sürücü aleyhine de kullanması pasif husumet ehliyeti bulunmadığından mümkün değildir.” (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 05.06.2001, E.2001/2805 K.2001/5164)
“KTK’nun 95 nci ve Poliçe Genel Şartları’nın 4 ncü maddesi hükmü uyarınca sigortacının ödediği tazminatın tamamı bakımından davalı sigorta ettirene rücu etmesi mümkün ise de, sigortacının mevcut düzenlemeler uyarınca sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan ehliyetnamesiz sürücüye yönelmesi mümkün değildir.” (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 04.02.2002, E.2001/8798 K.2002/772)
“Davaya konu olayda davacıya zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalanmış aracın alkollü olarak kullanımı sırasında rizikonun gerçekleştiğinin iddia edilmiş bulunmasına göre, Karayolları Trafik Kanunu 95/2 ve Poliçe Genel Şartları 4/2 maddeleri uyarınca ödenen tazminatın sigorta sözleşmesinin tarafı olan sigorta ettirenden alınması mümkündür. Buna göre sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan sürücü hakkındaki davanın pasif sıfat yokluğu (husumet) nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.” (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 21.10.2003, E.2003/5356 K.2003/9679)
“Somut olayda, davacı zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında 3.kişiye ödediği tazminatı sigorta ettiren davalı İ.T. ile sigortalıya ait aracın sürücüsü olan davalı İ.Ö.’tan tazminini talep etmiş olup, davalı (sürücü) İ.Ö. sigorta sözleşmenin tarafı değildir. Bu durumda, mahkemece bu davalı hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 11.03.2013, E.2012/11451 K.2013/3128)
Sonuç olarak kaynağını KTK md. 95/2’den alan Trafik Sigortası Genel Şartlarında düzenlenen rücu hakkına dayalı bu dava sigorta şirketi tarafından ancak kendi âkidine yani sigorta ettirene karşı açılabilir. Zaten KTK md. 95/2 ‘ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir’ şeklindedir. Bu sebeplerle sigortacı, rücu davasını sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan aracın sürücüsüne, bu kişi sigortacının kendi âkidi, sigorta ettiren olmadığından yöneltemez. Sigorta şirketi ile sigorta ettiren arasında bir sözleşme ilişkisi bulunmakta iken sigortalının aracını kullanan üçüncü kişi sürücü arasında herhangi bir sözleşmesel ilişkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle sürücüye karşı açılan davalar arada sözleşme ilişkisi bulunmadığından husumet yönünden reddedilmelidir.
Av. Mahur ÖZDARENDELİ